Beyrut'a
gittiğiniz zaman çok yer tavsiye ederler. Bunların pek çoğu
turistiktir. Bazıları ise gerçek yerler.
Muazzam
gece hayatına sahip bu şehirde sabah kahvaltısı bizim kültürümüze hem çok yakın
hem çok uzak. Öncelikle etkilendiği Fransız yaşam tarzını kahvaltıya pek
yansıtmamış ki pek hayırlı olmuş. Yabancı ülkelerde kendi adetlerimi aramaktan
hoşlanmam. Onların kendi adetlerini keşfetmek daha heyecanlıdır. Denedikten
sonra beğenirim beğenmem o ayrı. El Hamra caddesindeki “Leziz” buraların güzel
kahvaltıcısı olarak söylendi bana. Tunalı’ya çok benzetmiştim bu caddeyi. Küçük
bir çarşının giriş avlusunda bir cafe
burası. Keyifli bir oturumu var. Tercihi garsona bıraktığınızda Türk kahvaltısına
çok yakın bir sofra bulacaksınız. Ama tabaklar gelince zahter kokan topraklarda
olduğunuzu anlayacaksınız.
Öncelikle
masaya kendiliğinden gelen domates ve salatalık söğüş tabaklarına bayıldım.
Çünkü ne kadar basit olsa da yurt dışında bir yerde istemek bulmak çok
zahmetli. Allahtan Sağlıklı beslenme eğilimi var da bir paket doğranmış havuç
ve salatalığa 5 dolar verip rahatlıyorsunuz!
Bence
dünyada bizim gibi kahvaltı yapan yok! Biz gerçekten abartıyoruz. İyi
kahvaltı önemli ama biz pek çok kültürün brunchından bile fazlasını kahvaltıda
yiyoruz. Benim fikrime göre de 4 gruptan bire parça yemek fazlasıyla yeterli.
Protein (peynir veya yumurta), karbonhidrat (ekmek olur, pide olur, croissant
olur, gözleme olur), süt (veya yoğurt ya da kaymak), ve sebze (o da domates
salatalık). Daha ne olsun. Yanına çayınızı kahvenizi içersiniz ooh. Bunlara
reçel, bal, jambon, zeytin ekleyip abarttıkça hayatımız rejim döngüsünden
çıkamıyorJ
Leziz’de
sofrayı görünce bayağı mutlu olacaksınız. Domates salatalık, zeytin tabağı,
peynirler ve küçük zahterli pide. Muhteşem. Demleme çay da olsa Türk kahvaltısı
dersiniz. Neyse ki Beyrut’un pek çok yerindeki gibi çok lezzetli çekirdek
kahveler var. Illy, segafreddo, julius meinl, caribou gibi marka kahvelerin
yanı sıra pek çok adı duyulmadık kahve tattım ve hepsi de yoğun aromalı ve
lezzetliydi. Bir süpriz de; Türk kahvesini pek çok restoranın menüsünde
bulabilirsiniz. Çok bilinen bir kahve ama güzel yapamıyorlar. Siz yine çekirdek
kahve söyleyin, gelin Türk kahvenizi burada için.
Peynir
tabağı beklemeyin ama muhteşem labneden söyleyin. O kadar taze, sütlü, yumuşak
ve leziz bir labneleri var ki, tek başına tabağa sıvanmış, içindeki çukura da
zeytinyağı dökülmüş halde bir tabağı ekmekle sıyıra sıyıra bitirirsiniz
iki dakikada. Zeytinyağında zaten çok başarılılar. Ne de olsa bir Akdeniz
ülkesi. Kendime Beyrut hediyesi zeytinyağı aldım marketten. Tahta kutu
istiyorlarmış gümrükte. Peki madem. Siz de markete girerseniz; ki bir şehri
tanımak için şahane bir yöntem, şarap reyonlarını da gezin derim. Misss.
Ekmeğe
gelince, pek çok Beyrut restoranındaki gibi burada da ekmek sıkıntılı.
Aradığımız tat yok. Hatta tuz da yok. Çok da sert buldum. Neticede hazır
paketli ekmek ama taze fırın ürünlerinde gayet başarılılar. Byblos yolunda bir
kaç şubesi bulunan Wooden Bakery bu konuda çok başarılı. Üstelik burada hafif
bir mandıra havası da olduğundan peynirinizi domatesini ekmeğinizi alıp yukarda
oturup yiyebilirsiniz. Hadi bu da ertesi gün kahvaltınız olsun; afiyet olsun!